İnternetle ilgili projeler üreten, sosyal medyada içerik oluşturan ve yöneten, blog yazan insanlar olarak bizler aslında iletişimciyiz. Her ne kadar günümüzün 12 saatten fazlasını ekran başında geçiriyor olsak da, çoğu zaman diğer insanlarla yüz yüze görüşebilme şansımız olmasa da ekran karşısında birçok insanın fikirlerini dinliyor, sorularını yanıtlıyor ya da onların hayatlarına ister istemez dahil oluyoruz. Bu süreçte yazılı olarak yaptığımız konuşmaları renklendirmek için duygu ifadeleri/emoticon'lar kullanıyoruz.
Önyargı üzerine çalışan sosyal psikolog Amy Cuddy, çevrimiçi yapılan pazarlıklar esnasında, iyi bir şekilde kullanılan duygu sembollerinin o pazarlıktan, daha kazançlı çıkmamızı sağladığını söylüyor. Online ortamlarda kullandığımız duygu ifadeleri, sözsüz iletişimde kullanılan beden diline karşılık geliyor. Sözsüz iletişim dediğimizde, başkalarını nasıl yargıladığımızdan, başkalarının bizi nasıl yargıladığından ve bu yargılamaların sonuçlarından bahsediyoruz.
21 dakikalık konuşması sırasında Cuddy, medyada çok ses getiren duygu değişikliği ile ilgili araştırmasını özel hayatından kesitlerle destekleyerek ait olmadığımızı düşündüğümüz ortamlarda taklit ederek hayatta kalacağımızı anlatıyor.
Kendinizi iyi hissetmediğiniz, mutsuz olduğunuz anlarda iki dakika boyunca sadece gülümsemeye çalışın, gülümsemeyi taklit edin. 2 dakika sonunda artık mutsuz olmadığınızı göreceksiniz. Bu dijital dünya için de geçerli. Size gelen sinir bozucu bir e-postaya kızgın olsanız bile uygun yerlerde duygu ifadeleri kullanarak yanıt verin, karşınızdaki kişinin sizinle kurduğu iletişimde farklılık göreceksiniz.