İlk bölümde sosyal medya ve geleneksel grup yapısından bahsetmiştik.
Geleneksel grup çabasına yönelik temel insani arzularımız ve yeteneklerimiz, grup içi ya da gruplararası süreçlerde grup eyleminin karmaşıklıklarıyla engellenir. Gruplarda koordinasyon, organizasyon ve hatta iletişim eylemi zordur. Grup büyüdükçe bu eylemleri gerçekleştirmek daha da zorlaşır. Bu zorluk grubun eyleme geçerek birlikte hareket etmesini yetersiz kılabilir. Geleneksel düzlemde grup yapısını kontrol etmek için küçük grupların eylemi koordine etmeleri beklenir. Her grup üyesini sırayla aramak ya da bir telefon ağacı oluşturmak gibi yöntemler ile bu koordinasyon sağlanabilir. Fakat geniş ölçekli gruplarda bu koordinasyonu sağlamak maliyetli ve zahmetlidir.
Sosyal Ağlarda Grup Kontrolü
Web 2.0 teknolojisinin gelişimi ile birlikte bireysel içerik üretiminin yaygınlaşması toplumsal paylaşım siteleri, çevrimiçi ansiklopedi yaratımı ya da fotoğraf paylaşım siteleri gibi yeni araçların kişilerin geleneksel gruplardan farklı olarak birlikte hareket etmelerini sağlamaktadır. Elektronik ağlar, yeni kolektif eylem biçimlerine olanak tanıyarak, tarihin herhangi bir başka döneminde olduğundan farklı, daha büyük ve daha dağınık ortaklaşa grupların yaratılmasını sağlamaktadır. (Shirky 2008: 46)
İnternet üzerinden yapılan her işlemin gelenekselde olduğundan daha uygun maliyete sahip olması bireylerin bir araya gelerek gruplar oluşturmasını kolaylaştırmakta ve bu kolaylık kısa sürede dünyadaki düzeni değiştirmeye olanak sağlamaktadır. Toplanmanın yeni kolaylığı grup halinde hareket etmede itici unsurdur.
Grup girişimini faaliyetlerin, sosyal araçların olanak tanıdığı ya da geliştirdiği faaliyetlerin yer aldığı bir tür merdiven olarak düşünebiliriz. (Shirky 2008: 47) Bu merdivenin üç basamaklı olduğu varsayılabilir.
1) Paylaşım: Katılımcılar üzerinde en az talebi oluşturur. Facebook, Friendfeed ya da Flickr gibi sosyal medya araçları bireye beğenme ya da beğenmeme özgürlüğü sunmanın yanı sıra maksimum paylaşım özgürlüğü de tanımaktadır. Paylaşmak ya da paylaşmamak profil sahibinin şahsi fikridir. İşte bu yüzden, sosyal paylaşım siteleri yapılan çalışmaların diğer profil sahipleri ile paylaşılması kararını bireye özgürce sunan sitelerdir.
2) İşbirliği: Grup içinde bir kimlik geliştirmeye fayda sağlayan işbirliğinin en basit yolu sosyal ağlar üzerinden sohbettir. Çevrimiçi sohbet olanağı çerçevesinde grubun konuya sabit kalmasını engellemek zordur. Grup üyeleri sohbet yolu ile işbirliği gerçekleştirirken belli bir uygulama mekanizması içinde kalmalıdır.
3) Kolektif Eylem: Kullanıcının kimliğini grubun kimliğine bağlayarak paylaşımlı sorumluluk yaratır. Genelde, kendilerini farklı hedeflere adamış başka gruplara karşı olarak amaç geliştiren eylem türüdür. Bu eylem türünde grubun farklı üyeleri farklı görüşler öne sürer. Kolektif eylemin düzenlenmesi bilgi paylaşımından ya da işbirliğinden daha zordur. (Shirky 2008: 51)
İnternet üzerinden grup girişiminin yukarıda belirtilen üç basamaklı amacı, herhangi bir maliyet külfeti altında kalmadan, sokağa çıkmadan ya da telefonda konuşmadan grup eylemini gerçekleştirmeye yöneliktir. İnternetin, birbirine bağlanmış, milyonlarca bilgisayar sistemi ve binlerce bilgisayar ağından oluşan dev bir iletişim ağı olduğu düşünüldüğünde internet sayesinde toplumsal hareketler de küresel bir hızda yayılmaktadır. Dünyanın herhangi bir ülkesinde internet üzerinden başlayan bir grup hareketi tek bir tıkla başka bir ülkedeki kullanıcıya ulaşmakta ve dolaylı yollardan bir anda bütün dünyaya yayılabilmektedir. Bu kolaylık sayesinde uluslararası eylemler örgütlenebilmekte ve çeşitli gruplar arasında dayanışma sağlanmaktadır.
Sanal Cemaat Kavramı
Geleneksel düzlemde cemaat kavramı, 1887 yılında Alman Sosyolog Ferdinand Tönnies tarafından “Gemeinschaft” adı ile kavramsallaştırılmıştır. Kavram, ortak bir kimlik duygusuna dayanan, özel olarak oluşturulmuş bir toplumsal ilişkiler bütününe işaret eder. Komşuluk, arkadaşlık gibi niteliklerin hakim olduğu bu birliktelik türünde ilişkiler samimi ve süreklidir. Topluluktaki insanlar birbirini çok iyi tanır ve genelde herkes grup içinde var olan normları benimser.
Sanal cemaat kavramı ise ilk kez 1994 yılında Howard Rheingold tarafından “The Virtual Community: Finding Connection in a Computerised World” adı çalışmasında kullanılmıştır. Kavram, yeterli sayıda insanın insani duygularla, sanal düzlemde, kişilerarası ilişkiler kurmak için sanal düzlemdeki tartışmalara yeterince uzun bir süre katılmasıyla oluşan örgütlenmelerdir. (Robbins 1999: 143)
Sanal cemaatler birçok biçimi alabilen birliklerdir. Bu cemaatler, fiziksel kültürle sanallığın sınırındadır. Sanalda etkileşime giren bireyler yani cemaat üyeleri reel düzlemde bir araya gelerek fiziksel birliktelik oluştururlar. (Örnek: Likemind Toplantıları, Ekşi Sözlük Zirveleri gibi…)
Sanal cemaatler geleneksel düzlemde yok olmaya yüz tutan toplumsallığı yeniden canlandırmaya odaklıdır. Reelde yitirilen değer ve normların sanal düzlemde yeniden gerçekleştirilmesine yoğunlaşan sanal cemaat kavramı, açıklık ve bütünlük temeline dayalı şeffaf toplum idealindedir.
Sanal cemaatler ve sosyal ağlar üzerinden bir araya gelen gruplar, son yıllarda yeni bir toplumsallaşma biçiminin oluştuğunun örneğidir. Günümüzde internet artık toplumsal ya da siyasi her hareketin en önemli iletişim mecralarından biri haline gelmiştir. Grup ve cemaat kavramları için internetin olumlu katkısı tartışılmazdır. Facebook, Friendfeed, Flickr gibi çeşitli sosyal ağlar yolu ile bireyler, dernekler, özel kurum ve kuruluşlar ya da devlet yönetimi kampanyalar, eylemler ya da gösteriler düzenlemekte ve bu eylemler ile binlerce kullanıcıya düşük maliyetle ulaşabilmektedirler.
Kaynak
Robbins, K. 1999 - İmaj Görmenin Kültür ve Politikası
Shirky, C. 2008 - Herkes Örgüt, İnternet Gruplarının Gücü