Dün kısaca bahsettiğimiz Sosyal Medya Ustaları İzmir'de konferansı esnasında 41?29! Dijital Pazarlama Ajansı Sosyal Medya Direktörü Ali Güraçar ile sosyal medya üzerine kısa bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajımıza öncelikle Ali Bey’ in biraz kendisinden bahsetmesi ile başladık.
Ali Güraçar: 8 yıldır dijital sektördeyim. 80630 sitesinin kurulumunda yer aldım. Sosyal medya ile tanışmam o zamana dayanır. Sonra dijital ajanslarla çalıştım art direktör olarak. En son My Space’ te yönetmenlik yaptım, orada sosyal medya ile daha da bir içli dışlı oldum. Bu işin iletişim yönünü daha çok sevdiğimi fark ettim, sonra da 41?29!’a girdim. 2 yıldır da burada sosyal medya direktörü olarak çalışıyorum.
Özge Canevi Deniz: Sosyal medya ilk tanışmanız ve bu alana yönelmenizdeki etkenler neler oldu?
Ali Güraçar: Yönelmem daha çok üniversite sayesinde oldu aslında. Görsel iletişim okuyordum zaten, ama iletişimin daha ağır bastığını fark edince, bu alana yöneldim.
Özge Canevi Deniz: Sosyal medyanın yenidünya düzeni oluşturduğunu düşünüyor musunuz? Yüz yüze iletişime- doğal sosyal yaşama etkileri nasıl oldu sizce? Pozitif mi, negatif mi?
Ali Güraçar: Yeni nesil, hemen hemen her hafta bir arkadaşıyla görüşüyorsa aslında Facebook’ tan da görüşüyor aynı zamanda. Dolayısıyla eş zamanlı ilerliyor, oradan sosyallik çalmıyor. Ama sosyal medya dediğimiz daha çok ekran gözü olma durumu, sürekli ekranlara bakıyor olma hali birazcık sosyallikten çalıyor. Ama zaten sosyal olan orada da sosyal burada da sosyal.
Özge Canevi Deniz: Dijital dünyada yaşanan duygular, sizce kişilerin sosyal yaşamlarını da etkiliyor mu? Ya da tersi, kişisel duygular sosyal medyadaki iletişimi etkiliyor mu?
Ali Güraçar: Sabah bir tane tweet vardı bu konuda, ‘Eğer sevgilinle sorunun varsa git ona itiraf et, facebook’ a değil’ diye. Bu konuda katılıyorum ben, klavye arkasında yazarken daha rahat bir konumun var. Ben de mesela internette biraz daha sivri konuşan bir adamım. En nihayetinde klavye başındayken farklı bir güven duyuyorsun kendine.
Özge Canevi Deniz: Sosyal medya doğru kullanılırsa pazarlama kampanyalarında büyük başarılar elde edilebilir. Sizce bunun için en etkili yöntemler nelerdir?
Ali Güraçar: Çok geniş oldu (gülüşmeler) En güzel yöntem direkt satışa etki edecek olan işler yapmak olur. Sosyal medya üzerinde kampanya yapmak kolay aslına bakarsan, oraya bir içerik bile koysan o içerik yayılıyor kampanya oluşabiliyor. Markaya ne kattığı önemli bu anlamda, direkt markaya yarayan işler daha etkili oluyor. Markanın kimliğini geliştirmek için sosyal medya zaten çok müsait. Bu yüzden markayı geliştirmek, ürünü al demekten daha kıymetli geliyor bana.
Özge Canevi Deniz: Sosyal medyada takipçi sayısı, firmalar yada kişiler için statü, itibar sağlar hale geldi. Size göre sosyal medyada takipçi anlamında nitelik mi, nicelik mi önemli? Etkin takipçi daha mı yararlı sizce?
Ali Güraçar: Aslında nicelik daha önemli ama bu biraz da bizim yüzümüzden oldu sanırım. ‘Like’ savaşları adını verdiğimiz olgu yüzünden. Markanın birinin 1 milyon takipçisi var, diğerinin bin takipçisi var çok bir şey fark etmiyor belki ama bin kişinin ses çıkartması ile 1 milyonun ses çıkartması fark ediyor. Mesela bu sabah itibariyle, Manchester United’ ın 27 milyon takipçisi vardı. Koyduğu bir post 4bin – 5 bin ‘Like’ alıyor. Arada büyük bir oran var ve çok önemli, dolayısıyla nicelik daha önemli.
Işıl Yılmaz: Peki Facebook ‘Talking about’ kısmını neye göre yapıyor?
Ali Güraçar: Haftalık bazda yapıyor onu Facebook, ama orada şöyle bir durum var, Facebook’ un da güzelliği o aslında. Facebook toplam news week’ te markanın adının mention edildiği şeyleri sayıyor. Dolayısıyla işte ‘Ali likes metro’ çıktığı zaman bile sayıyor. Yani reklamlar bile etki ediyor. Mesela reklamlar sayesinde 10bin fan kazandın, senin talking about kısmın da 10bin artıyor.
Işıl Yılmaz: Ben 6 tane algoritmaya duruma göre saydığını biliyordum, ama reklamları saydığını bilmiyordum.
Ali Güraçar: Toplam olarak, eventleri, shareları, commentleri, like etmeyi... gibi sayıyor. Ama like etmek reklama çok bağlı o yüzden de onu da saydığını söyleyebiliriz.
Işıl Yılmaz: Bir de benim son bir sorum var. 41! 29?u WPP satışı gerçekleştikten sonra ajansta ve sizin hayatınızda neler değişti?
Ali Güraçar: Bir şey değişmedi, zaten en güzel olan da bu.
Işıl Yılmaz: Gerçekten mi? Yönetimsel anlamda da değişmedi mi?
Ali Güraçar: Hiçbir şey değişmedi, aslında ajans aynı ajans hala aynı keyifle çalışıyoruz. Zaten WPP’ ye satışından önce genel müdür gelmişti, o devam ediyor zaten. En yakın dönemdeki değişiklik bu.
Işıl Yılmaz: Farklı bir ajanstan mı gelmişti?
Ali Güraçar: Hayır aslında farklı bir markadan gelmişti kendisi. Ama WPP’ nin bizim üzerimizde herhangi bir baskısı yok.
Ali Bey'e röportaj için çok teşekkür ederiz. :)