Hiç kuşkusuz insanlık tarihi boyunca beslenme en temel gereksinimlerimizden biri oldu. Zaman içinde açlık duygusu ile yemek yemek kutlama, ziyafet ve şölen gibi birçok farklı tema ile zenginleşti. Kültürel ve toplumsal ortamımız yeme alışkanlıklarımız ile birleşti, beslenme ihtiyacımız endüstrileşti ve bu sayede her kültür kendi mutfağını yarattı. Tıpkı Türk ve İtalyan mutfağında olduğu gibi… İletişim kanallarımız değiştikçe ve sosyal medya ortamında ilişkilerimiz kuvvetlendikçe geleneksel düzlemde kurduğumuz dünyanın bir benzerini de sanal ortamda oluşturuyoruz.
İhtiyaçlarımızın çoğunu gideren sosyal medya, yeme-içme kültürümüzü de şekillendiriyor belki de yeniden gerçekleştiriyor. Bu akşam ne pişirsem diye düşünen annelerimiz artık hiç bilmediğimiz, tatmadığımız mutfaklardan zengin mönülerle soframıza renk katabiliyor. Yemek blogları, internet dünyasının en çok rağbet gören duraklarından biri. Bugün yemek blogundan kitap sayfalarına akan bir örnek var karşımızda! Zeynep Braggiotti ile Binnur Akhun Önen'le birlikte kaleme aldıkları İtalyan Aşkı kitabı ve sosyal medyayı konuşuyoruz.
Işıl Yılmaz: Merhaba Zeynep Hanım. İsterseniz önce biraz sizden bahsedelim. Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Zeynep Braggiotti: Ben kendimi şöyle tanıtıyorum: "Doğdum, büyüdüm. Okudum, evlendim. Yaşadım ve hala da yaşamaya devam ediyorum İzmirliyim." Bir ara bir kaçamak yaptım, gideyim başka yerlere yelken açayım dedim. Ama rüzgar götürmedi. Bu kaçamak süresince İstanbul'da bulundum, bankacı olarak. Meslek hayatıma ilk bu şekilde başladım.
Işıl Yılmaz: Bankacılık mezunu musunuz?
Zeynep Braggiotti: Hayır. Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışma Ekonomisi mezunuyum. Aslında ben hep psikoloji, edebiyat gibi dallarda eğitim almak istemiştim. Ama şans, bir tane Çalışma Ekonomisi vardı listede. Denk geldi. Mezun olduktan sonra biraz vizyonum genişlesin diye, bir de herkes o dönemde İstanbul'a gittiği için sanırım, İstanbul'a taşındım. İktisat Bankası merkez şubesinde çalışmaya başladım. Fakat ancak 6 ay dayanabildim. O yalnızlık hissi, olmamışlık ve özlem beni yeniden köklerime döndürdü. Tesadüfen İzmir'deki şubede açık varmış. İzmir'e döndüm yeniden ve hayatımın en güzel dönemi başladı. 1991 yılından 2000'li yılların başına kadar bankacılık sektöründe hizmet verdim.
Sonra kriz geldi. Ben de etkilendim elbette krizden. İşimden ayrılmak zorunda kaldım. Bir de kızım yeni doğmuştu, onun da ağırlığı vardı tabii.
Işıl Yılmaz: O sırada çok ilginç bir gelişme daha oluyor hayatınızda. Onu atlamayalım. Levanten bir aileye gelin gidiyorsunuz. Eşinizle nasıl tanıştınız?
Zeynep Braggitto: Evet, çok romantik bir İtalyan aşkı sanırım bizimkisi. (Gülüşmeler) Eşimle okulun otobüs durağında tanıştık.
Işıl Yılmaz: Üniversite mi?
Zeynep Braggitto: Hayır, lise. Henüz 17 yaşındaydım. Özel Türk Koleji'nde öğrenciydik ikimiz de. Bir başka Levanten arkadaşımızın vesilesi ile tanıştık. Sene sonunda, baharın da verdiği bir heyecanla başlayan ilişkimiz 9 sene sürdü. Tabii arada kopukluklar oldu. Ben İngiltere'ye gittim, o Ankara'da eğitimine devam etti derken 1993'te evlendik. Hiç ayrılmadık buradan. Köklerimize bağlıyız sanırım.
Işıl Yılmaz: İzmirliler genelde, köklerine bağlı ama. Değil mi?
Zeynep Braggiotti: Yani, evet. Başka şehirlerde, ülkelerde kolay kolay yapamıyoruz. Buradaki rahatlığı ve rehaveti arıyoruz sanırım.
Işıl Yılmaz: 1990'lı yılların sonuna geldiğimizde hayatımıza yepyeni bir iletişim kanalı girdi. "İnternet" ve tabii sizinle bugün burada oturuyor olmamızın sebebi "sosyal medya." Nasıl tanıştınız sosyal medya ile?
Zeynep Braggiotti: Ben, böyle gelişmelere oldum olası meraklı olmuşumdur. Nedir bu? Nasıl kullanılır? diye hep burnumu sokarım. (Gülüşmeler) Hoşuma giderse de devam ederim zaten. IRC zamanlarında chat odaları ile başladı ilk keşfim ve sonra zaman geçtikçe ve ortamlar değiştikçe benim de yöntemlerim değişti.
Işıl Yılmaz: Blog yazmaya nasıl karar verdiniz?
Zeynep Braggiotti: Aslında her şey kızıma mantar çorbası pişirmek için Google'da arama yapmam ile başladı. Kızım mantar çorbasına bayılır. Ben de o dönemde yapmasını bilmiyordum ve hep de zor olduğunu düşünüyordum. 2006 yılıydı. Google'da arattım ve karşıma blog sayfaları çıktı. Bir çorba tarifi ararken kendimi bambaşka bir dünyada buldum. Büyülendim. Zaten eskiden beri içimde bir yerlerde yazma isteği vardı. Baktım ki yemek blogları çok tutuyor. Dedim buradan bir başlangıç yapayım.
Işıl Yılmaz: Mutfakrobotu diğer yemek bloglarından daha farklı. Siz sadece yemek tarifi vermiyorsunuz değil mi?
Zeynep Braggiotti: Evet. Öyle bir hava yaratmak istedim ki, sanki mutfakta oturuyormuşuz da ben bir hikaye anlatıyormuşum ve yemek de arkada pişiyormuş gibi.
Önce hikayeyi anlattığım sonra da tarifini verdiğim bir online günlük gibiydi blog benim için ama hala bilmediğim bir sürü şey vardı.
Işıl Yılmaz: Sanırım, Binnur Hanım ile tanışmanız o döneme denk geliyor?
Zeynep Braggiotti: Evet. O zamanlar Friendfeed falan yoktu. Sorularıma yanıt bulmak için Google'dan daha fazlası, kanlı canlı birileri gerekiyordu. Binnur'un blogu Ekmekkokusu'na rastladım bir gün. Mesajlaşmaya başladık, sohbetimiz epey koyulaştı derken aslında birçok ortak noktamız olduğunu keşfettik. O sıralarda Binnur ilk kitabını çıkarıyordu. Onun heyecanını birlikte yaşadık.
Işıl Yılmaz: Tabii, bunların hepsi internet üzerinden oluyor değil mi?
Zeynep Braggiotti: Evet, evet. Birkaç kez buluştuk fakat çoğunluğu internet üzerinden gelişti. Daha sonra Binnur bana bir kitap daha yazmak istediğini söyledi. İtalyan ekmekleri üzerineydi yeni kitabının konusu. Ben de o dönem kayınvalidemi yeni kaybetmiştim. Bu üzüntü aslında kültürümüzle, ailemle ilgili kalıcı bir şeyler bırakmak isteğimin fitilini ateşledi. Tabii, başta çekincelerim vardı. Acaba ailem bunu kabul eder mi? Çünkü yıllarca kendi içlerinde kalmayı tercih etmiş bir Levanten ailesi için deşifre olmak zor olabilirdi. Fakat sağolsunlar beni desteklediler ve Binnur ile birlikte yazmaya başladık.
Işıl Yılmaz: Kitabınız "İtalyan Aşkı" çıkalı ne kadar oldu?
Zeynep Braggiotti: İtalyan Aşkı, İstanbul Tüyap Fuarı ile birlikte 30 Ekim 2010'da çıktı.
Işıl Yılmaz: Kitap çıktıktan sonra neler oldu?
Zeynep Braggiotti: Üretmek, ürettiğinin büyümesini seyretmek kadar güzel bir şey yok sanırım dünyada. Çok keyifli bir hismiş gerçekten. Kitap çıktıktan sonra imza günleri başladı. Beni, Binnurla bizi tanımayan bir çok insana ulaştı kitabımız. Ve son aldığımız bir haber bu: Dünyanın en prestijli yemek ödülleri organizasyonu GOURMAND bizi 3 Mart 2011'de Paris'e davet ediyor. Akdeniz mutfağı kategorisinde kitabımız dünyanın en iyi ilk 4 kitabı arasına girmiş. Tarif edilmez bir mutluluk gerçekten.
Işıl Yılmaz: Evet, çok güzel bir haber bu. Tebrikler. Tam dört sene önce Mutfakrobotu'ndaki ilk blog postunuzda şöyle bir cümle var: "Neden kalem kağıt dururken, insan sanal ortamda bir şeyler tuşlama hissine sahip olsun?" Bu sorunun cevabını bulabildiniz mi?
Zeynep Braggiotti: Aslında öyle yazdığımı bile hatırlamıyorum ama demişimdir. (Gülüşmeler) İşin garibi, kalem ve kağıtla yazmanın zevki hala bambaşka. Fakat ne yazık ki hiç birimizin o ritüele vakti kalmadı. Zaman çok hızlı ilerliyor, teknoloji çok hızlı gelişiyor. Bilginin peşinden koşmak, bilgiyi yakalamak için çok az vaktimiz var. Dolayısıyla tuşlara basarak düşüncelerimizi aktarmak daha kolay sanırım. Üstelik, kağıda yazınca okuyacak kişi sayısı o kadar az ki! Belki siz, aileniz ya da eş dost! O kadar. Ama bloglar sayesinde sesimizi daha fazla insana duyurabiliyoruz. Sanıyorum insan olarak, o "onaylanma" duygusunu beslememiz gerekiyor. Beğenilmek istiyoruz, birileri bizi alkışlasın diye yazıyoruz bloglara.
Işıl Yılmaz: Türkiye'de internet kullanıcılarının demografik bir analizi yapılsa kadınlar sayıca az da olsa baskın kullanıcılar olur diye düşünüyorum. Yani, moda, yemek-içme gibi çoğu konu kadınlara hitap ediyor. Özellikle son dönemde grup satın alma sitelerinden alışveriş yapanların çoğu kadın kullanıcı, yemek blogları da oldukça meşhur. Sizce bunun sebebi nedir?
Zeynep Braggiotti: Evet, çok doğru. Kadınlar sosyal medyayı daha baskın kullanıyorlar. Örneğin, bloglarda ya da forum sitelerinde kadınlar kendilerine bir sanal cafe yaratıyorlar ve orada sevdikleri ya da tanımadıkları ile sohbet edip, bir şeyler paylaşıyorlar. Bunun sebebi sanırım, teknolojik çağın insanları yalnızlaştırması. Geçmişte, her işimizi sokaktan halletmek zorundaydık. Hiç bir işimiz olmasa bile ufak tefek bir şeyler almak için sokağa çıkardık, markete giderdik. Ama şimdi öyle değil. İnternet sayesinde oturduğumuz yerden alışveriş yapıyor, arkadaşlarımızla sohbet edebiliyoruz. Gittikçe yüzyüze iletişimden uzaklaşıyoruz. İletişim ihtiyacımızı da sosyal medya ile gideriyoruz.
Işıl Yılmaz: Pazarlama kanalları bile değişti. Örneğin siz de kitabınızın pazarlaması için sosyal medyayı kullanıyorsunuz değil mi?
Zeynep Braggiotti: Evet, bireysel olarak elimden geldiğince sosyal medya pazarlamayı kullanmaya çalışıyorum. Sesim hangi kanaldan daha çok duyulur, hangi mecra bana daha uygundur diye sürekli sorguluyorum. Hiç tanımadığım insanlar kitabımla ilgili yorum yaptığında bu beni daha çok heyecanlandırıyor ve internette daha fazla vakit geçiriyorum kitabımı tanıtmak için.
Işıl Yılmaz: Başarılar diliyoruz size ve umarız birincilik ödülü ile sizi aramızda görürüz. Sohbet için çok teşekkürler.
Zeynep Braggiotti: Ben teşekkür ederim.