Anna Akbari, New York Üniversitesi'nde Medya, Kültür ve İletişim bölümünde Profesör, “Dijital Mutluluk” üzerine çalışmalar yapıyor. Aynı zamanda bir sosyolog olarak teknolojinin insan ilişkilerini nasıl etkilediği ile ilgili araştırmalar yapıyor. Tüm bunların yanında bir de girişimci özelliği var Anna Akbari’nın, Bricoler Social Interaction Design'ın kurucusu. Sizlerle “Dijital Mutluluk” kavramını paylaştığımız yazımızda Anna Akbari’den bahsetmiştik. Şimdi ise kendisiyle “Dijital Mutluluk, Sosyal Medya ve Sosyoloji Üzerine” bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajın tam metnini İngilizce ve Türkçe olarak bulabilirsiniz. Keyifli okumalar.
Anna Akbari, Ph.D. http://www.annaakbari.com/ Follow: @annaakbari
Işıl Yılmaz: Could you please tell a little bit about yourself?
Anna Akbari: I’m a professor/sociologist/entrepreneur/stylist/writer living and working in New York City – and dreaming of ways to spend more time at the beach. You can read more about what I do here.
Işıl Yılmaz: In terms of your profession and your current occupation, was your career planned all along? Which parts of your career was planned and to what extend it was shaped by trends?
Anna Akbari: None of my career was really planned – it all just sort of evolved organically. I somehow always knew I would get a PhD (even when I was still acting), but I had no idea what discipline I’d focus on. I think I was always operating as a sociologist, and it took me a while to formally find my way to it.
Işıl Yılmaz: How do sociology and fashion work together? How did your being a sociologist help you in fashion?
Anna Akbari: Any attempt to understand the social significance of fashion and self-presentation must pull from sociology. That training offers a theoretical framework through which I can visually analyze the world and work with my clients to refine their public personas.
Işıl Yılmaz: Where do you position social media with respect to sociology and fashion, i.e., where does social media fit in the relation between the two?
Anna Akbari: I’m not sure I’d position social media specifically in any sort of triangulation with sociology and fashion – at least not any more so than I would any other categories or disciplines. But social media is a fascinating sociological experiment with respect to mediated interaction and virtual self-presentation, and it is a terrific way to democratize fashion and make it accessible to the masses.
Işıl Yılmaz: How do you define digital happiness?
Anna Akbari: I like to think of digital happiness as the opportunities and outlets for happiness that are created and facilitated through our engagement with technology.
Işıl Yılmaz: How does technology affect happiness?
Anna Akbari: It depends on how you use it. We need to be very mindful of our boundaries and relationships with technology. See my TED talk for more of my thoughts on this topic.
Işıl Yılmaz: Beyond all, as a sociologist, what do you think about our digital identities? What prompts people to create digital identities? Are these parallel to our real identities?
Anna Akbari: Our digital identities are an extension of our “real identities.” In some instances, our digital selves feel even more real than our embodied realities. And since we connect with more people more often via electronic media, those selves are, more often than not, the surrogates that greet the world on our behalf on a day-to-day basis. So to ignore virtual self-presentation is to ignore the face that largely represents you.
Işıl Yılmaz: What do you think about Facebook? Has it become a new kind of world? For example, in the past we went on holidays because we needed to, we wanted to. But today, we go on holidays almost as if to brag about it; it doesn’t matter if we’ve enjoyed ourselves or we’ve relaxed but it seems to matter if we could take cool pictures to post on our Facebook profiles. Could you explain this phenomenon on a sociological perspective?
Anna Akbari: We could argue that we now commodify ourselves and our experiences via the posting of photos on social media sites like Facebook. Are we ever really living for the moment – or always in anticipation of the future Facebook post? (“How will this look on my wall?”) It reminds me of Walter Benjamin’s essay, “The Work of Art in the Age of Mechanical Reproduction,” in which he argues that photography undermines the “aura” of the original work of art. I can’t help but think about Facebook – and the endless reproduction of experiences posted on it -- as somehow undermining the “aura” or our original experiences. In the age of Facebook, can one enjoy an event if it is not later published across various social media channels? Where is the value of the thing-in-itself in a culture where micro-publicity is required for self-validation?
Işıl Yılmaz: What do you think about the future of social media? Is the trend shifting towards social businesses than social media? Based on your experience, how do you define social businesses?
Anna Akbari: I feel confident that the long-term shift is toward a more social world – and businesses are not exempt from this transformation. A social business is not so much about Facebook posts and tweets as it is about harnessing the power of strategic collaboration and community formation within companies. In my opinion, the two most compelling arguments for a social workplace are that it is both profitable AND makes workers happy. A social business is a happy business.
Işıl Yılmaz: Could you please tell a little bit about Splice?
Anna Akbari: Splice is a social business engine that develops a deep understanding of the people, places, and things within an organization. Based on this understanding, it makes actionable recommendations that benefit the bottom line. Splice pushes the possibilities of social business software by illuminating relationship opportunities and adding a new layer of value to social business platforms like Jive, IBM, Microsoft, and Salesforce. It is a valuable tool for creating and fostering a more social and profitable workplace.
Işıl Yılmaz: As you may know, only in Turkey there are more than 2.000 social media experts. So, what are your suggestions to Turkish tech-entrepreneurs and social media workers?
Anna Akbari: I can’t help but laugh a little at the phrase “social media expert” – I’m fairly certain the majority of my students are also classifiable as social media experts. All entrepreneurs, regardless of their industry, should be using social media to increase visibility, widen their reach, and develop thought leadership. In many respects, you forfeit a portion of your relevance without a social media presence, and you’re certainly not as competitive.
Işıl Yılmaz: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Anna Akbari: Ben New York’da yaşayan bir profesör, sosyolog, girişimci, stilist ve yazarım, bunların dışında ise plajda nasıl daha fazla vakit geçirebileceğimi hayal ederim. Hakkımda daha fazla bilgi için burayı ziyaret edebilirsiniz.
Işıl Yılmaz: Mesleğiniz ve uzmanlık alanlarınız açısından baktığımızda tüm kariyeriniz planlı bir şekilde mi ilerledi? Kariyerinizin hangi bölümlerini siz planladınız ve hangi bölümleri mevcut eğilimler sayesinde şekillendi?
Anna Akbari: Meslek hayatımın hiç bir bölümünü planlamadım. Bir bakıma her şey kendiliğinden gelişti. Doktoramı alacağımı biliyordum fakat hangi disiplini seçeceğime karar veremiyordum. Sanıyorum ki her zaman sosyolog olmak için çabaladım ama bunu fark etmem epey zamanımı aldı.
Işıl Yılmaz: Sosyoloji ve moda beraber nasıl çalışır? Modanın içinde olmak sizin bir sosyolog olmanıza yardımcı oldu mu?
Anna Akbari: Modanın ve kendini sunmanın önemini anlamak için yapılan her girişim sosyolojiden geçmelidir. Sosyoloji, müşterilerimi toplumlarından rafine ederek ve görsel olarak dünyayı daha iyi analiz edebileceğim, teorik bir çerçeveye sahip bakış açısıyla çalışma olanağı sunar.
Işıl Yılmaz: Sosyal medyada kendinizi sosyoloji ve moda alanında mı yoksa daha başka bir alanda mı konumlandırıyorsunuz? Sosyal medya, iki disiplin arasında nerede uygun görünüyor?
Anna Akbari: Sosyal medyayı, moda ve sosyoloji üçgeninde konumlandırmak konusunda şüphelerim var, en azından bundan sonra değil, bunun için başka kategorileri ve disiplinleri tercih ederdim. Fakat sosyal medya dolaylı etkileşim ve bireysel görsel sunum alanlarında etkileyici bir sosyolojik deneyimdir. Ayrıca modayı demokratik bir şekilde kitlelere erişilebilir kılmak için harika bir yoldur.
Işıl Yılmaz: Dijital mutluluğu nasıl tanımlarsınız?
Anna Akbari: Ben dijital mutluluğu, mutlu olmak için bir fırsat yaratan, çıkış yolu sağlayan, teknolojiye olan bağlılığımızın yarattığı mutluluk olarak düşünüyorum.
Işıl Yılmaz: Teknoloji, mutluluğu nasıl etkiler?
Anna Akbari: Bu sizin teknolojiyi nasıl kullandığınıza bağlı olarak değişir. Teknoloji ile olan ilişkimizi ve sınırlarımızı çok dikkatli bir şekilde belirlememiz gerekmektedir. Bu konu hakkında daha fazla fikrimi öğrenmek için TED konuşmamı inceleyebilirsiniz.
Işıl Yılmaz: Tüm bunların ötesinde, bir sosyolog olarak dijital kimliklerimiz hakkında ne düşünüyorsunuz? İnsanlar neden dijital kimlik yaratmak isterler? Yarattığımız bu dijital kimlikler gerçek kimliklerimize paralel midir?
Anna Akbari: Dijital kimliklerimiz, gerçek kimliklerimizin bir uzantısı gibidir. Bazı durumlarda, dijital benliklerimiz gerçekleri, somut gerçekliğimizden daha fazla hissederler. Elektronik medya aracılığıyla çok daha fazla insanla iletişim kurabiliyoruz. Dolayısıyla dijital benliğimiz, çoğu zaman bizim adımıza her gün dünyayı selamlayan temsilcilerimiz gibidirler. Yani kendi sanal sunumunuzu görmezden gelmek, kimliğinizin büyük bölümünü görmezden gelmektir.
Işıl Yılmaz: Facebook hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Dünyanın yeni bir türü olabilir mi? Mesela eskiden tatile ihtiyacımız olduğu için giderdik. Fakat bugün tatile gittiğimizde, fotoğraflarımızı Facebook profilimize koymak bize kendimizi daha iyi hissettiriyorsa ya da tatilimizle övünebiliyorsak tatile gidiyoruz. Bu fenomenliği sosyolojik açıdan açıklar mısınız?
Anna Akbari: Kendimizi ve deneyimlerimizi, Facebook gibi sosyal medya sitelerine fotoğraf ekleme yoluyla metalaştırdığımızı iddia edebiliriz. Gerçekten anlık mı yaşıyoruz yoksa sürekli Facebook’a ne eklesem(Bunu eklersem Facebook sayfam nasıl görünür) kaygısıyla mı yaşıyoruz? Bu bana fotoğrafın, sanatın orijinal ‘aura’sını baltalayan bir şey olduğunu düşünen, Walter Benjamin’in ‘Mekanik Üreme Çağındaki Sanat Çalışmaları’ hatırlattı. Çok açıklayıcı değil belki ama Facebook’la ilgili, paylaştığımız içeriklerin sonsuz bir çoğalma yarattığını düşünün. Burada paylaştıklarımız da gerçek yaşantımızı, duygularımızı baltalayan bir durum oluşturuyor. Facebook çağında, eğer bir olay, çeşitli sosyal medya kanallarında daha sonra yayınlanmazsa keyif alabilir miyiz? Kendimizi gerçekleştirmek için mikro tanıtım yapabildiğimiz bir kültürde bu kendini gerçekleştirme durumunun değeri nedir?
Işıl Yılmaz: Sosyal medyanın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Yeni trend sosyal medyadan, sosyal işletmelere doğru mu yöneliyor? Deneyimlerinize dayanarak, sosyal işletmeyi nasıl tanımlarsınız?
Anna Akbari: Şundan eminim ki uzun vadede daha sosyal bir dünyaya doğru yöneliyoruz ve işletmeler de bu dönüşümün dışında kalamazlar. Sosyal işletme, bir Facebook içeriği ya da herhangi bir tweet gibi değil de, daha çok stratejik iş birliğine yönelmek, şirketleri toplumsal oluşumlara itmek gibi bir oluşumdur. Benim görüşüm, sosyal bir iş yeri için önemli iki argüman vardır; kazançlı olmak ve çalışanları mutlu etmek. Böylece sosyal işletme mutlu bir işletme haline gelir.
Işıl Yılmaz: Bize biraz Splice’dan bahseder misiniz?
Anna Akbari: Splice, insanların ve mekanların dahil olduğu organizasyonlar için derin bir anlayış geliştiren bir sosyal iş motorudur. Bu anlayışa dayanarak, alt satırda, eyleme yararlı olacak öneriler geliştirir. Splice, aydınlatıcı ilişki fırsatlarıyla, Jive, IBM, Microsoft ve Salesforce gibi sosyal iş yazılımı imkanları getirir. Daha sosyal ve karlı bir iş oluşturmak, teşvik etmek için değerli bir araçtır.
Işıl Yılmaz: Bildiğiniz gibi, sadece Türkiye’de 2.000’den fazla sosyal medya uzmanı var. Peki, Türkiye’deki sosyal medya çalışanlarına be tekno-girişimcilere önerileriniz nelerdir?
Anna Akbari: Ben yardımcı olamayabilirim fakat “sosyal medya uzmanı” ifadesi biraz güldürücü. Şundan kesinlikle eminim ki öğrencilerimin çoğu sosyal medya uzmanı sınıfında konumlanabilirler. Tüm girişimciler sektörlerine bakmaksızın, görünürlüklerini arttırmak, erişim alanlarını genişletmek ve düşünce liderliklerini geliştirmek için sosyal medyayı etkin şekilde kullanmalılardır. Şöyle ki, sosyal medyayı kullanmazsanız ilginin çoğunluğunu kaybedersiniz ve asla rakiplerinizle yarışamazsınız.