Cemal Süreya bir şiirinde sevgilisine şöyle seslenir: "Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler." Sevgili gider ve tabi gözleri de. Bir fotoğrafı da yoksa eğer, artık şairin hayal gücüne kalmıştır giden sevgilinin özlediği gözlerini görebilmek. Hayal eder ve şiir yazar.
Peki ya şimdi, öyle mi?
Sevgili gider ve tabii gözleri de. Ama artık Facebook vardır. Açarsın giden sevgilinin Facebook sayfasını, bakarsın profil resmine uzun uzun. Hayal etmene gerek bile yoktur. Zaten uzun süredir hiç hayal kurmadığından ya da kuramadığından ( yasaktır! ) hayal gücün bir şiir yazacak kadar güçlü değildir. En fazla Cemal Süreya’nın bir şiirini duvara yazarsın. Yok, sevgilinin evinin karşısındaki duvara değil, Facebook’taki duvara!
Giden sevgilinin bir sürü fotoğrafı Facebook’ta öyle durur. İşin tuhaf tarafı, o resimler içinde sen bile olsan senin değildir. O resimler Facebook’undur. Açarsın sevgilinin Facebook sayfasını bakarsın fotoğraflarına, bir an gelir sinirlenirsin gittiği için ama ne yapabilirsin ki? Fotoğrafları yırtamazsın ya da yakamazsın, en fazla kendi sayfandaki fotoğraflarını silersin ama o da aynı tadı vermez.
-Sil! -Silmek istediğinizden emin misiniz? -? Bilgisayar karşısında oturmak kesinlik gerektirir. Emin olmalısın çünkü sileceğin fotoğrafı geri getiremezsin. Yırtıktan sonra pişman olup yapıştırdığın ya da bir ucunu yakıp söndürdüğün gibi bir şans daha veremezsin! Teknoloji senden kesinlik ister. Oysa Nietzsche’nin dediği gibi ‘kesinliktir insanı delirten!’ Benden naçizane birkaç öneri: Sevgilinizle o gittikten sonra yırtıp ya da yakabileceğiniz elle tutulur fotoğraflar edinin, haftada en az bir gününüzü bilgisayardan, telefondan, televizyondan vb. uzak geçirin ve o gün tüm gün hayal kurun. Bu yazıyı okuduktan sonra da Facebook hesaplarınızı sakın kapatmayın! Sonuçta o da eğlenceli ve milyonlarca insanla kısa yoldan iletişim kurmanızı sağlayan güzel bir şey, ama o kadar.
*Bu yazı AdresGezgini Pazarlama ve Satış Temsilcisi Burcum Eskiasmacı tarafından yazılmıştır.