Aynı anda birçok işi yapmak mı yoksa sadece bir işe konsantre olmak mı?
Ekim 2007’de “A Vision of Today’s Students” adlı bir video mwesch isimli bir kullanıcı tarafından YouTube’a eklendi. Video, boş bir üniversite dersliğinde duvara, tahtaya ve sıralara yazılmış sorularla ve cevaplarıyla başlıyor ardından kamera bir dönüş daha yaptığında sınıfı dolduran her bir öğrencinin kâğıtlara ya da bilgisayarlarına yazdıkları kendilerini tanımlama cümleleri ile devam ediyordu. Bu cümleler günümüzde öğrencilerin zamanlarını nasıl geçirdiklerini anlamada önemli bir kaynak. Örneğin, “Günde 3.5 saat online oluyorum.” “Yılda 8 kitap, 2185 Facebook profili okuyorum.”gibi…
Ama bu yazının da kaynağı olan bir cümle var ki aslında konuyu özetlemek için oldukça önemli. Videonun 2:44 saniyesinde bir kız öğrenci “I am a multitasker, I have to be / Ben bir multitaskerım ve zorundayım” kartını kaldırıyor.
Özellikle 1980’lerden itibaren olan teknolojik gelişmeler, bizi birçok işi aynı anda yapmaya zorlar oldu. Bir bilgisayar ekranında çoklu pencere açmanın kolay hale gelmesi, web tarayıcılarda belki gün sonuna kadar incelemeye fırsat bulamayacağımız sekmeleri biriktirmek, yemek yerken Instagram’da fotoğraf paylaşmak, Facebook’ta chat yaparken patronumuzla e-mailleşmek…
Bu dünya nasıl bu hale geldi?
Biz nasıl bu kadar hızlı değiştik? Tek bir işe konsantre olmamız neden bu kadar zor?
Bu dikkat dağınıklığı kültürünü derinlemesine anlamak için geçmişe bakmamız gerekiyor. Amerikalı ünlü ekonomist Jeremy Rifkin bu konuyla ilgili demiş ki ; “ İnsanlık tarihindeki en büyük dönüm noktaları değişen zaman ve uzay algısı tarafından tetiklenmiştir.”
Modern çağda sahip olduğumuz teknolojiler bize zamanı kontrol ettiğimizi düşündürüyor. Bir konferansta konuşmacının söylediklerini dinlemek yerine onun cümlelerini ezberleyip tweet atıyoruz, akıllı telefonlarımızla zamanı yakalıyor ve bir ileri bir geri sarıyoruz. Zamanı katmanlara ayırıyor ve birden fazla şeyi aynı anda yapmanın çok etkili olduğunu düşünüyoruz.
Yolda yürürken tweet atmak, Facebook’ta durum güncellemesi yapmak, sokakta bir kavga gördüğümüzde videosunu çekip YouTube’a atmak sıradan bir yaşam tarzı haline geldi.
Hatta bazı ülkelerde karşıdan yangın anında tweet atmama konusunda uyarılar var.
Dijital çağda sıkışıp kaldık mı dersiniz? Yeni teknolojilere erişimimiz, görsel dünyamızın gelişmesi, mobil olmak ve sosyal ağlarla sosyalleşmek sayesinde entelektüel birikimimiz zenginleşti. Bunun yanında dijital çağ biraz dengesiz bir çağ. Yeni düşünce ve çalışma biçimleri bir şeyleri derinlemesine düşünmemizi ve ilişkilerimizi baltalıyor gibi.
Modern insanlar o kadar çok üretken ki hızla maillerini okur ve hiç bitmeyen yapılacaklar listesindeki işlerine birer tick atar. Bir işi çözmek için sıklıkla parçalar birleştirilir. Sonuç olarak herkes meşgul, kimsenin yeterince zamanı yok. O yüzden de multitasking yapmak zorundayız. Ama bilinç, aynı anda sadece bir işi yapmaya odaklanabilir. Oysa Multitasking, dikkatimizi dağıtır, işe odaklanmamızı engeller.
Harvard Business School ve California Irvine Üniversitesi araştırmalarına göre birçok işi aynı anda yapmak, yüksek oranda bölünmeler strese, öfkeye ve yaratıcılığın azalmasına sebep olmakta. İlginç bir şekilde en çok multitasking yapan insanlar, diğerlerine nazaran bir konuda neyin daha önemli olduğuna odaklanmakta zorluk çekiyorlar.
Google’dan ve benzeri kaynaklardan aldığımız hazır cevaplara olan güvenimiz bizi etrafımızdaki veri yığınından bilgiyi çekip alma yeteneğimizi köreltiyor.
Multitasking ile ilgili sorunlar uzayıp gitse de problemin çözümüne dair yapabileceğimiz bir şey yok gibi. Teknolojinin bizi birçok anlamda körleştirdiği, e-postalar, sosyal ağlar, telefon mesajlarının hayatımızı kontrol altına aldığı bugünlerde aynı anda birçok işi yapmaktan nasıl kaçınacağız?
Ya da kaçınmamız mı gerekiyor?
Z Kuşağı ve Multitasking
Biz, yani 2000’li yıllardan önce doğanlar için multitasking aşılması güç bir sorun. Oysa yeni doğanlarda yani Z kuşağı olarak tabir edilen çocuklarda multitasking bir gereklilik değil, doğal yaşam biçimi.
Sessiz kuşak olarak da adlandırılan bu dönem çocukları, tepkilerini fiziksel yolla değil internet teknolojileri ve dijital iletişim araçları ile gösteriyor. Z kuşağı, teknoloji bağımlısı ya da tutkunu değil, teknolojiyi doğal yaşam standardı olarak algılayan bir nesil.
Z kuşağı, sürekli online. Teknoloji ile o kadar iç içeler ki bilgiyi hızlı alabilme ve birden fazla bilgi arasında hızlı bir bağ kurabilme yetenekleri gelişmiş durumda. Z kuşağı dijital dünyaya doğan ilk kuşak. Ondan öncesini tanımıyor ve bilmiyor. Bu kuşak aynı zamanda M Kuşağı olarak da adlandırılabilir. Yani, Multitasking Kuşağı.
İnternet ve teknoloji ile bu kadar iç içe olan yeni doğanlar, multitasking konusunda da son derece becerikli. Bizim yaşadığımız dikkat dağınıklığını onlar yaşamıyor. Birden fazla ekran ile aynı anda çalışabiliyor, yemek yerken oyun oynayabiliyor ya da sosyal ağlarda arkadaşları ile vakit geçirirken ders çalışabiliyorlar.
Onların bu kadar kolayca üstesinden gelebildikleri multitasking durumu bizi korkutsa da uyum sağlayamazsak kaybolacağız. Kendi kendine öğrenme konusunda Z kuşağı oldukça yetkin. Bilgiyi önceki nesillerden çok daha hızlı ve iyi bir şekilde öğrenip işleyebiliyorlar. Yeni dünya düzeninde sosyal mecra ve dijital mecralarla arası iyi olmayan kurumların önümüzdeki yıllarda da ayakta kalabilmeleri için iş yapış şekillerini değiştirmeleri gerekiyor.
Siz ne dersiniz?