Caz müziğin kökeni pek çok kaynakta Afrika olarak geçmektedir. Bugüne kadar pek çok kez dönemlere göre yenilenmiş, pek çok müzik türünü beslemiş ve zaman içerisinde bazı stillere ayrılmıştır. Kelime olarak kökeninin o dönemin argosundan geldiği düşünülür. Caz müziğin ilk gelişim dönemlerinde, Blues’dan epey beslendiğini söylemek yanlış olmaz. Çok bilinen bir söyleme göre “Caz, Amerika’ya köle kökenli Afrikalı olarak yerleşenlerin müziğidir.” Aynı ifade çoğunlukla Blues müzik için de kullanılır. Zaten Caz ve Blues müzik, birbirinden doğan, birbirinden beslenen ve gelişen, farklılıkları mevcut olsa dahi birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı iki tür diyebiliriz.
Ragtime (1890-1910)
1800’lerin sonlarına doğru Ragtime, caz müziğin gelişimine katkı sağlayan bir erken dönem müzik türüdür. Piyano rulolarının satılması ile yaygınlaştı ve ağırlıklı olarak -hatta neredeyse tamamiyle- piyano için besteleniyordu. Aynı zamanda dans için ideal de bir müzikti. Ancak doğaçlama açısından zayıftı, çünkü ağırlıklı olarak bestelere dayanıyordu.
Blues
Türün en tanındık isimleri Scott Joplin, Artie Mathews ve James Scott’tır. Blues, kendi başına da oldukça yelpazesi geniş bir tür olduğundan ve aynı şekilde “zamansız bir müzik türü” olarak tanımlayabileceğimiz için, doğrudan bir yıl aralığı vermek yanlış olacaktır. Ancak, 20.yy Afro-Amerikalıların hislerini yansıtan bir müzik türü diyebiliriz. Günümüzde de hala popülerliğini korumakta ve ciddi bir dinleyici kitlesine sahip olmaya devam etmektedir. Kendi içerisinde de pek çok alt türe ayrılmaktadır. Genellikle acı, üzüntü, özgürlük gibi hislerin ifadesinde önemli bir araç olmuştur, ismine anlam katan bir diğer ayrıntı ise, çivit mavisinin Afrika’lılar için özgürlüğün simgesi olmasıdır. Yine köleleştirilen Afrika’lıların ortaya çıkardığı bir tür olduğu düşünülürse, bu oldukça anlamlıdır.
Günümüzdeki modern müzik blues tarzından o denli beslenmiştir ki, hala pek çok müzik türüne ilham olmaktadır. Tür içerisinde belki yüzlerce müzisyen olmasının yanı sıra, en çok bilinenleri; B.B King, Robert Johnson, Muddy Waters (Chicago Blues’un babası olarak kabul edilir), Ray Charles olarak sayabiliriz. Ancak, ne kadar isim sayarsak sayalım bu müzik türünü tanımlamak için yetersiz kalacaktır.
Dixieland (1917-1920)
Tüm bu gelişmelerin etkisiyle ardından Dixieland olarak adlandırılan bir caz türü doğdu. New Orleans Caz’ı da diyebilriz. Çünkü türün ismi New Orleans’lı caz grubundan gelmektedir. Caz bu sıralarda New Orleans’tan Amerika’nın pek çok bölgesine yayılarak popülerlik kazanmaya başlamış. Trompet, trombon, saksafon, piyano, davul gibi enstrümanların
birleşimiyle caz, bizim bildiğimiz haline biraz daha yakınlaşmıştır. Louis Armstrong, King Oliver ve Duke Ellington, dönem içerisindeki en bilinen ve çarpıcı isimlerdir. Armstrong ismini henüz duymamış olsanız dahi, “What A Wonderful World” yorumunu pek çoğunuzun bir şekilde duyduğunu tahmin ediyorum.
Big Band (1920-1940)
Dixieland’in önlenemez popülerliği ile birlikte, türün isminden de anlayabileceğiniz üzere 10 kişilik ya da daha fazla müzisyen ile icra edilen yeni caz müzik grupları doğmaya başladı. Caz kalabalıklaştı. Klarnetten biraz uzaklaşarak saksafona yöneldiler. Bu orkestralar sayesinde swing müzik ortaya çıktı. Swing, insanları rahatça dansa yönlendirebilen bir tür olduğundan popülerliği 1940’lara kadar devam etti. Özellikle vokalistler ile çalışarak çok sayıda klasik ve caz standardında şarkılar ortaya çıkardılar. Dönemin en çarpıcı isimlerinden Duke Ellington yine ön plana çıkıyor, bu sefer büyük orkestrası ile birlikte. Ek olarak Count Basie Orkestrası, Glenn Miller Orkestrası, Benny Goodman Orkestrası ve yüzlercesini saymak mümkün. Artık vokaller ve şarkılar da bir o kadar ünlü olmaya başlamıştı. Caz müziğin unutulmayacak yorumcuları olan Ella Fitzgerald, Billie Holiday, Frank Sinatra gibi isimler yine unutulmayacak şarkılara eşsiz yorumlarını kattılar.
Latin Caz (1930 ve Sonrası)
Latin dans ritimlerinin domine ettiği caz melodileri, şeklinde ifade edilebilir. Mambo, Cha-Cha ve en önemlisi Bossa Nova gibi Latin ritim ve ezgilerinin etkisiyle caza önemli bir renk katmıştır. Özellikle Bossa Nova, literatürde önemli bir yer edinmiştir. En önemli uyarlayıcılardan biri, Cool Caz’dan da tanıdığımız Stan Getz’dir. Pek çok latin caz, bossa nova kayıtları ile caz dünyasına hatrı satılır bir katkı sağlamıştır.
Bebop (1940-1950)
Bebop tarzı, aslında Big Band’e bir karşıt olarak ortaya çıktı. Çünkü büyük, çok sayıda müzisyen içeren orkestralar yerine 4-6 kişilik küçük müzisyen grupları olarak çalınırdı. Büyük orkestralarda bireysellik ve müzisyenlerin yeteneklerini ortaya çıkaran fırsatlar yoktu. Bu daha küçük gruplar içerisinde müzisyenler solo atabiliyor ve enstrümandaki becerilerini daha iyi şekilde yansıtabiliyorlardı.
Bu yeni tür insanlara dans ettirmeye çalışmıyordu. Onları müziği daha dikkatli bir şekilde dinlemeye yönlendiriyordu. Çünkü bu türde daha çok komplike melodi ve akorlar söz konusuydu. Müzisyenin notalar üzerinde dolaşmasını dinlemek, enstrüman üzerindeki hakimiyetine şahitlik etmek ve enstrümental becerisinden keyif almak temel motivasyondu. Bu sebeple tür içerisinde enstrümanistler ön plandadır.
Türün babası olarak geçen iki efsanevi isim vardır; Dizzie Gillespie ve Charlie Parker. Ancak, dönem içerisinde geçen her isim bir diğeriyle kıyaslanamaz müzisyenlerdir: Sony Stitt, Dexter Gordon, Oscar Petterson, Bud Powell, Thelonius Monk, Charles Mingus.
Cool Caz (1940 Sonları)
Tür aslında Bebop ile hemen hemen aynı dönemlerde ortaya çıkmıştır. Ancak, Bebop’ın aksine çok daha yumuşak ancak yine de bir o kadar etkilidir. Cool caz da içerisinde pek çok ünlü caz sanatçısını barındırır. Tarzda en çok öne çıkan isim
Miles Davis'dir. Miles, otobiyografisinde Bebop türün babası olarak hatırlayacağımız Dizzie ve Charles'a (hatta daha çok bilinen lakabı ile Bird) olan hayranlığını belki sayfalarca anlatmıştır. Aslında türün içerisindeki müzisyenlerin yaptıkları müzik, her biri için öylesine orijinaldir ki her birinin ismine ayrı başlıklar açılabilirdi. Dönem içerisinde öne çıkan isimlerden yalnızca birkaçını saymamız gerekirse; Chet Baker, Garry Mulligan, Lee Konitz, Dave Brubeck, Wes Montgomery, Paul Desmond, Stan Getz, Paul Chambers, John Coltrane, Bill Evans, Jim Hall, Cannonball Adderley. Ancak, tamamını sayabilmemiz yine mümkün olmayacaktır. Kendi başına ayrı bir disiplin olan bu tür ve caza ciddi şekilde biçim kazandıran bir alt türdür.
Free Caz (1960 ve Sonrası)
Gelişen yeni yönelimler ile birlikte ortaya çıkmıştır. Caz müziğe deneysellik katması en ayırt edilebilir özelliğidir. Genellikle alışılagelmiş batı seslerinden biraz daha uzaklaşılarak işin içerisine Ortadoğu, Çin, Hindistan gibi yörelerin ezgi ve melodileri dahil edilmiştir. Öne çıkan isimler olarak Miles Davis, Cecil Taylor, Ornette Coleman örnek verilebilir. Ancak bu
stil için net ayrımlar yapmanın zor olduğu söylenebilir.
Fusion (1970 ve Sonrası)
Genellikle caz ve rock müziğin kombinasyonu olarak söz edilse de ortaya çok daha farklı alternatifler ve sürprizler de çıkabilir. Müzik akustikten ziyade biraz daha elektronik olarak duyulur. Bu duruma tabii ki müzik dünyasındaki teknolojik gelişmeler de katkı sağlamıştır. Synthesizer’lar, elektro bass’lar ve gitarlar daha baskın duyulabilir ancak elbette daha
deneysel sayılabileceğinden, ayırt edebilmek için üzerinde durulması ve yer yer belli bir aşinalık gerektirebilen bir alt türdür.
Tür içerisinde en baskın gelen isimlerden biri Chick Corea’dır. Çoğu caz dinleyici için bir müzik dehası olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Ayrıca Herbie Hancock, Pat Metheny, Stanley Clarke gibi isimler türe azımsanamayacak
katkılar sağlamışlardır.
Esasen Caz müzik eski, kısıtlı, dar ve aşılamaz sınırlara sahip olan bir müzik türü olmanın tam aksine, ciddi bir tarihsel geçmişi bulunan ve haliyle pek çok diğer tür ile yakından ya da dolaylı olarak beslenen ve besleyen bir türdür. Pek çok kez kendi içerisinde evrimleşmiş burada söz edilenden farklı onlarca alt türe daha dokunmuştur.
Doğaçlama esasına da dayandığından dar kalıplara sahip olması beklenemez, günümüzde de hala gelişmekte ve yeni müzisyenler, köklü caz müziğine yeni soluklar katmaktadır. Yine de cazın büyüsü gereği, hangi gövdeden geldiğini bir şekilde ayırt ederiz ve hissederiz. Hakkında okumak iyidir, ancak caz müziğini dinlemek bambaşka şekilde deneyimlemenizi sağlayacak. Keyifli dinlemeler dilerim!